8 Mart Dünya Kadınlar Günü; her yıl, dünyanın dört bir yanında kutlanıyor. Sosyal yaşamdaki eşitlik taleplerini dile getirmek, cinsiyet eşitliğini sağlamak, kısacası kadın haklarına dikkat çekmek için tüm kadınlar bir araya geliyor ve eylemler düzenliyor, sloganlar atıyor, yürüyüşler yapıyor, danslar ediyor, birbirlerine sarılıyor, seminerler düzenliyor ya da sosyal medya platformlarından birbirlerine destek mesajları iletiyorlar.
Ne yazık ki hâlâ kadınların toplumsal yaşamda daha eşit bir konuma gelmesi için çok yol katetmemiz gerekiyor. Ancak unutmamak gerekir ki şimdiye kadar kazanılan hakların hepsi, kadınların birlik olup mücadele etmesiyle elde edildi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün hikâyesini anlattığımız bu içeriğimiz, tüm mücadeleci kadınlara gelsin ve hepsinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olsun!
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün tarihçesine baktığımızda kadınların iş hayatındaki eşitsizliklere karşı mücadelesinin 1800’lü yıllara kadar uzandığını görebiliyoruz.
19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başı boyunca sanayi işçileri, özellikle de kadınlar, tehlikeli fabrikalarda çok az ücret karşılığında çalıştılar. Bu dönemlerdeki kadınlar, işçi hakları ve oy verme gibi diğer haklar için de mücadele etmek amacıyla bir araya geliyorlardı.
“Uluslararası Hazır Kadın Giyim İşçileri Sendikası”, kadın işçilerin endişelerini dile getiren en büyük sendikalardan biri hâline geldi ve erkekler de bu sendikaya katıldı.
Erkek çalışanlarla eşit şartlara sahip olmak istiyorlardı.
Sınıf ve ırk mücadeleleri dahil olmak üzere çeşitli nedenlerden dolayı çalışan kadınların sendikalara katılmasını sağlamak en başında zordu fakat 20. yüzyılın başlarında işçi hakları ve insan hakları için mücadele eden işçi sınıfından kadınların çıkarları, kendi sözlerine göre “öncelikle erkek çalışanlarla eşitliği sağlamaya odaklanan” orta sınıf feministlerin çıkarlarıyla örtüşüyordu.
O zamanlar endüstriyel alanlarda çalışan işçi sınıfından kadınlar, işleri tehlikeli koşullarda yapıyorlardı ve aynı işleri yapan erkeklerden daha düşük ücretler alıyorlardı. Kadınların yaptığı fabrika işlerinin merkezi, hazır giyimdi.
Ayaklanmalar, 1900’lü yılların başında arttı ve 1909 yılında 14 hafta süren, gömlek imalatçısı 20.000 kadının katıldığı bir grev başladı.
Bu, bir grevden fazlasıydı. Artık tükenmiş bir cinsiyetin ortak bir isyanıydı. Ayaklanma, birçok alanda ilgi topladı. Toplumlar, kadınların da savaşçı olabileceğinin ve haklarını savunabileceği ile tanıştı. Hatta Yahudilerin, göçmenlerin ve genç kızların da örgütlenebileceğini görmüş oldular.
1911 tarihinde, New York’taki Triangle Gömlek Fabrikası’nda meydana gelen ölümler, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün fitilini ateşleyecekti.
Mart 1911’de, bir gömlek fabrikasında yangın çıktı ve kadınların kaçabilecekleri kapılar polisler tarafından kilitlendi. Bazıları, alevlerden kaçmak için 10 katlı binanın 9. katından atlamak zorunda kaldı. Kurbanların ortalama yaşı 21’di ve çoğu Yahudi ya da İtalyan göçmendi. Ne hikmetse fabrikadaki tüm üst düzey erkekler yangından canlı çıktı ancak 123 kadın canlı canlı yandı.
Bu olay, bir milat oldu. 100.000’den fazla insanın katıldığı sessiz bir cenaze yürüyüşü yapıldı. Fabrikada çıkan yangın, kadın işçilerin karşı karşıya olduğu koşulları bir kez daha ortaya çıkardı ve Dünya Kadınlar Günü etkinliklerine ivme kazandırdı.
Yangın, kadın işçilerin adaletsiz bir ekonomik düzende katlanmak zorunda kaldıkları dehşetin canlı örneği olarak defalarca anılacaktı.
Trajediden birkaç gün sonra sosyalist ve sendika aktivisti Rose Schneiderman şu sözleri söyledi:
“Bu, kadınların diri diri yakıldığı ilk sefer değil. Her hafta işçi kız kardeşlerimden birinin zamansız ölümünü öğreniyorum. Her yıl binlercemiz sakatlanıyoruz. Kadın ve erkeğin hayatı çok ucuzken mülkiyet çok kutsal. Çok fazla kan döküldü. Kendimizi kurtarabilmemizin tek yolu, güçlü bir işçi sınıfı hareketi.”
8 Mart Dünya Kadınlar Günü seneler içinde bugünkü hâlini aldı.
Dünyanın dört bir yanındaki insanların 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak andığı onlarca yıldan sonra 1970’lerde bazı ABD okulları “Kadın Tarihi Haftası” kutlamaya başladı. 1977 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart’ın “Birleşmiş Milletler Dünya Kadınlar Günü” adı altında resmî olarak kutlanmasını ve tanımasını öneren bir kararı kabul etti. 1987 yılında ise ABD’deki 14 eyaletin valisi mart ayını “Kadın Tarihi Ayı” olarak kabul etti.
Tüm bu gelişmeler, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına zemin hazırladı. Günümüzde ise farklı kültürlerde ve farklı coğrafyalarda çeşitli etkinliklerle kutlanıyor ve kadın haklarının önemi vurgulanıyor. Toplumsal cinsiyetin eşit bir zemine yerleştiği bir gelecek umuduyla, Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun!
Bonus: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde izlenebilecek ilham verici birkaç film önerisi sizlerle!
- Suffragette: 20. yüzyıl başlarında İngiltere’de kadınların oy hakkı için verdiği mücadeleyi konu alıyor.
- Hidden Figures (Gizli Sayılar): Gizli Sayılar, NASA’da çalışan üç Afro-Amerikan kadının etkileyici hikâyesini anlatıyor.
- Frida: Filmde, epimizin bildiği büyük sanatçı ve feminizmin bir figürü olan Frida Kahlo’nun mücadeleci kadınlara ilham olan hayatı işleniyor.
- Little Women (Küçük Kadınlar): Little Women, 19. yüzyıl Amerika’sında yaşayan dört kız kardeşin hikâyesini; kadınların toplumsal rolleri, eğitim hakları, kariyer imkânları ve bağımsızlık arayışları gibi konular çerçevesinde ele alıyor.
- Joy: Jennifer Lawrence’ın başrolünü üstlendiği film, gerçek bir hikâyeden esinlenerek tek başına bir iş kuran ve büyük başarı elde eden bir kadının öyküsünü anlatıyor.
- Mulan: Disney’in animasyon klasiklerinden biri olan Mulan, güçlü bir karaktere sahip bir kadının kendini bulma ve savaşma hikâyesini ele alıyor.
- Queen of Katwe (Katwe Kraliçesi): Biyografik bir dram filmi olan Phiona, Phiona Mutesi’nin hayat hikâyesini anlatıyor. Karakterimiz, bir kızın zorlu yaşam koşullarına ve toplumdaki cinsiyet normlarına meydan okuyarak kendi potansiyelini gerçekleştiriyor.
- 20th Century Women (20. Yüzyıl Kadınları): Filmdeki kadın karakterler, zamanın toplumsal normlarına karşı duruyor ve kendi kimliklerini bulmaya çabalıyor. Birbirleri arasındaki ilişkiler ve dayanışma ise izleyen tüm kadınlara cesaret veriyor.
Şimdiden tüm okurlarımıza iyi seyirler!
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: